We are hearing new exploits of Suluman the Economist by the day: Reader ubg notes, in a comment to my follow-up to the travails of Suluman the Economist, that while writing at Taraf, Suluman the Economist claimed that businessmen were in conflict with Ozal and more recently with Erdogan because both leaders were, as pious Muslims, against the exploitation of labor by capital!!! Ubg provides the link, but you cannot read the whole article, as Taraf requires a subscription for that. If you have one, I would appreciate if you could email or post as a comment to the blog the whole article.
I have no comment to add to that; I am simply left speechless! Besides, I need to invite my oxymoronic leftist f3n3v-fan friend to vote for AKP in the elections; he was saying he would vote for CHP at lunch today! I need to save the poor guy from an apparent mistake, which he would not have made in the first place had he been reading Suluman the Economist regularly:)....
2 comments:
Yazının tamamını buldum.
Size iyi yazılar diliyorum :)
Süleyman Yaşar/Taraf
İşadamları Başbakan Erdoğan'a niye karşı
Başbakan Tayyip Erdoğan “emeği sömürerek zengin oldum diyemezsiniz” dedi, işadamlarını sinirlendi.
Turgut Özal da “sermayemiz yok devlet bize yardım etsin” diyen işadamlarına “yalılarınızı, lüks arabalarınızı satın şirketinize sermaye olarak koyun” dediği için işadamlarını kızdırmıştı.
Çünkü Türkiye'de bazı işadamları zengin, şirketleri zayıftır. Şirketlerinin içini boşaltıp güçsüzleştirirler. Ve devlet yardımı beklerler. İşte bu nedenle Başbakan Erdoğan “neredeyse işçi ücretlerini de devlet ödesin diyecekler” diyerek işadamlarının tutumlarını yansıtıyor.
Başbakan Erdoğan niye haklı? Çünkü 2009 yılında işadamlarına 4,7 milyar lira tutarında vergi indirimi yapıldı. Ödeyecekleri sosyal güvenlik primlerinin yüzde 5'ini devlet üstlendi. Bu üstlenmenin maliyeti 2008'in eylül ayından beri her ay artıyor. İşte bu nedenle 2010 yılında sosyal güvenlik açığı için bütçeden 31,8 milyar lira transfer yapılacak.
Peki, bütün bu paralar devlet tarafından karşılanmasaydı kimin cebinden çıkacaktı? İşadamları, bu paraları, ödemek zorundaydılar. Kendilerine sağlanan kolaylıklara rağmen işadamları, “işçi alın, istihdamı arttırın” denince, bunun serbest piyasa ekonomisine aykırı olduğunu ileri sürüyorlar. Peki, aldığınız devlet yardımları serbest piyasa ekonomisine uygun mu? Değil. O halde serbest piyasa koşullarını ileri sürerek savunma yapamazsınız.
Gelelim bizim bazı işadamlarının serbest piyasacılığına... Statükocu işadamları serbest piyasadan ve rekabetten pek hoşlanmazlar. Hammaddeyi devletten alıp, ürettiklerini devlete satmak isterler. Teşviksiz iş yapmazlar. Yüksek gümrük duvarı isterler. İşte bu nedenle özelleştirmeye de karşı çıkmışlardı. Turgut Özal, “gelin, KİT'leri alın” dediğinde, banka sahibi işadamları “biz almayız” dediler.
Çünkü KİT'lere yüksek faizle kredi verip, KİT'lerden ucuz hammadde alıyorlardı. Böylece “kolay kazanç” sürüp gidiyordu. Özelleştirmeyle bu kolay kazancın kesileceğini gördüler ve karşı çıktılar. Hatta 28 Şubat 1997'de darbe nedenlerinden bir tanesi olarak, o dönemde, işbaşında bulunan hükümetin “KİT finansman havuzu kuracağım.
Artık KİT'ler yüksek faizle bankalardan borçlanmayacak” tezini ileri sürmesine bağlanabilir. Çünkü statükocu sermaye, KİT'ler kredi kullanmayınca, yüksek faiz kazancından mahrum kalacaktı. İşte bu nedenle laiklik gösterileri adı altında, 28 Şubat darbesinin ardından bazı işadamları önemli tutarlarda haksız kazanç elde ettiler.
Peki, işadamları sağcı olarak bilinen Erdoğan ve Özal'la niye çatışıyorlar? Çünkü Erdoğan ve Özal, Müslüman değerlere sahip oldukları için emeğin sömürüsüne karşı çıkıyorlar. Böylece Erdoğan ve Özal emeğin sömürüsü konusunda kapitalistlerle çelişiyor. Aynı zamanda Özal ve Erdoğan kamu ekonomisi politikalarında solcu politika tasarımına sahip iki lider. Çünkü Özal da Erdoğan da kamu harcamalarını “düşük gelir gruplarına ağırlık vererek” yönlendiriyorlar.
Özal'ın “orta direk” yaklaşımıyla pek çok dar gelirliyi konut sahibi yapması gelir dağılımını “dar gelirliler lehine” değiştirmişti. Erdoğan ise “sağlık” hizmetlerinde bir devrim yaparak dar gelirlileri büyük bir yükten kurtardı. Etkin ve ucuz verilen sağlık hizmeti, düşük gelir grupları üzerinde önemli miktarda “ilave gelir etkisi” yarattı. Böylece dar gelirlilerin refahında küçümsenmeyecek bir artış ortaya çıktı. Dolayısıyla Özal ve Erdoğan, kamu ekonomisinde, düşük gelir gruplarına yapılan harcamanın payını arttırarak zenginler lehine çalışan bütçe dengelerini altüst ettiler.
İlk defa Erdoğan döneminde bütçe harcamaları içerisinde “eğitim” harcamalarının payı “savunma” harcamalarının payını geçti. Böylece eğitimde fırsat eşitliğini sağlamaya yönelik önemli bir adım atıldı. İşte, geçmişte Özal döneminde olduğu gibi şimdi Başbakan Erdoğan'ın son günlerde “bazı işadamlarıyla” çatışmasının altında yatan nedenler kısaca böyle açıklanabilir.
Tekrar cok tesekkur ederim; ben de kendisini bu yazisiyla misafir kose yazari yaptim:)
Selamlar, Saygilar
Emre Deliveli
Post a Comment